6 Mayıs'ı da devirdik.
Günler ne çabuk geçiyor, neredeyse yılı yarılamışız.
Hızlı akan zamana inat çalışmalarım devam ediyor. Bir süredir yaptıklarımdan paylaşımda bulunmamıştım. Memleket meseleleri sağolsun.
Evde terrrarium yapmaya müsait ne kadar cam obje varsa değerlendiriyoruz. Çiçekçilerde envai çeşit sukulent bitki var. Her gittiğimizde elimiz boş çıkmıyoruz oradan:)
Bu da son çalışmamız.
Cam objeyi 4 sene önce İkea'dan almıştım. Bir süre içine gittiğimiz sahil beldelerinden topladığım taşları koyarak kullanmıştım ama sonrasında içini boşaltıp bir kenara kaldırmıştım. Kısmeti bu günlereymiş.
Çiçekçide gözüme kestirdiğim bir sukulent bitki daha var ama adam minicik şeye 17 tl dedi, 14' e bıraktı. Almadım. Bir dahaki gittiğimde sıkı bir pazarlık daha yapacağım:)
Daha önce bahsetmiştim kokulu taşlardan. İlk denemem hatırlarsanız minik kuş ve baykuştu. Eminönü' ne son yaptığımız malzeme alışverişi ziyaretinde tesadüfen ara bir sokakta kalıp satan bir dükkana denk geldik. İnternet üzerinden bir süredir peşinde olduğum iki farklı atlıkarınca formundaki slikon kalıptan birini orada görünce gözüm döndü. Daha önce yaptığım fiyat araştırması verilerinin yarı fiyatına aldım bu kalıbı! Tamamen şans. Nasıl olduysa bu sefer yüzüm güldü:) Bu kokulu taş olayı çok mis çok...
Boyamadığım bir mdf kalmıştı ona da el attım tam oldu. İlk olarak bir takı askısı ve mutfakta kurulama bezleri için bir askı bitti. Kuşların kafeste olmasına içim razı gelmedi ve özgürlüklerini ilan ettiler:)..Sırada bekleyen bardak altlıkları, çay kutusu, kapı süsü, mutfak için bir kara tahta ve internette denk geldiğim bir resimden yola çıkarak sipariş üzerine mdfden kestirdiğim bir aile çalışmam var.
Tamamlayıp paylaşmak için sabırsızlanıyorum.
Ve...
İşte ilk dekoratif krema efekti çalışmam.
Kuzenim için üzerinde çalıştığım çay-kahve kavanozlarının kapaklarında denedim ve benim çok hoşuma gitti.
Telefon kapaklarına bile uygulayanlar var.
Uygulama 24 saatte kuruyor. Bakalım süre dolunca nasıl olacak.
Krema efektini paylaşmak için kavanozların tamamlanmış halini bekleyemedim. Biraz sabırsız bir insan olduğum doğru ama asıl sebep bu uygulamayı yapacağımı çok önceden buradan söylemiş olmam ve gecikmem. Daha fazla bekletmek istemedim açıkçası. Kavanozlar bitince nasılsa paylaşırım:)
Cumartesi günü dostlarla Polonezköy çıkartması yaptık. 1 Mayıs' ın üzerine nasıl iyi geldi o temiz hava. Ayakkabılarımı fora edip bol bol bastım toprağa. Ta ki bir arkadaş kenelerden bahsetmeye başlayana dek. Çıplak ayakla dolaşma serüvenim bir anda bitti:).
Kenelerden normalde korkmam. Küçükken sokakta beslediğimiz bir sokak köpeğimiz vardı arkadaşımla; çok uysal birşeydi. Geceleri onların evinin bahçesinde kalırdı. Tabi hayvan sokakta yaşadığı için sürekli üzerine keneler yapışırdı. Arkadaşımın dedesi doktordu ve bize büyük bir cımbız vermişti. Korkusuzca, yerde yatan köpeğin kenelerini o cımbızla temizlerdik.
Küçükken o kadar haşır neşirdik ki sokaktaki hayvanlarla bir kere bile ısırılmadım ama beş sene önce barınak ziyaretinde yerden bitme bir köpek bacağımı ısırıvermişti. Ama hata bende barınağa kapri pantolon ile gidilir mi! Hayvancık bacağımın çıplak yerini görünce dayanamadı tabi:)
Nereden nereye gelmişim yazarken.
Uzun lafın kısası yarın ne olacağımız belli değil, fırsat yakalamışken yeşilin rengine, kokusuna doymak gerek.
Malum arsız cebi dolmazlar her yeşile gözlerini diktiler.
Hadi kaçtım ben, sevgiyle kalın.