28 Şubat 2014 Cuma

Haftasonu hoşgelsin.

İnsan fotoğraf çekmeye üşenir mi? Son bir haftadır fena bir üşengeçlik çöktü üzerime. Mümkün olsa hiçbirşey yapmadan kukumav kuşu gibi duracağım öylece.

Türk kahvesi yanına eşlik etmesi için lokumluk-çikolatalık boyamıştım. Tatlı bir haftasonu niyetine gelsin.



Peçete dekupajı yaptıktan sonra cam-porselen boyası ile boyadım. Vernik sırasına girdiler. Bakalım ne zaman sıra gelecek:) Bu çalışmaların en sevmediğim yanı vernik aşaması, çok sıkılıyorum yaparken. 


 Geçen haftaiçinde, uzun süredir görüşemediğim; iş değişiklikleri, hayat tecrübeleri derken ayrı düştüğüm bir arkadaşımdan mesaj  aldım. Bana çok güzel fotoğraflar göndermiş eski çalışma günlerimize ait. 


Fonda Fatih Camii, bizler ise Fatih Külliyesi Tabhanesi'nin yemekhane bölümünün çatısındayız:) Sol baştan Pınar - ki bu fotoğrafları gönderen-, Bilge, Nurgül ve bendeniz. Orada ne işiniz var demeyin meslek mimarlık olunca mekan farketmiyor:P


Kubbeler ve ben...Büyük kubbeye çıkmışlığım da var bu arada:) Yalnız derinden duyar gibi oldum hani iş güvenliği diye; hmm evet hani??? Neyse...Bunu başka bir yazıya saklayacağım. Bir tabhane fotoğrafı da benim arşivimden gelsin.


Ayrılmaz ikili total-station ve ben. Ahmet Abi' yi de es geçmeyelim. Az kahrımı çekmedi, "Ahmet Abi,  makinayı oraya taşıyalım, buraya taşıyalım, off ayarı bozuldu hadi baştan kuralım..." 

Uzun lafın kısası süper günler geçirdik beraber. Çalışma arkadaşlığı açısından çok uyumlu bir ofis ortamıydı ve çok özlüyorum gerçekten.

Bu kadar nostalji kafi; süpper bir haftasonu dilerim herkese. Pazar günü saat 14:00'te  Kadıköyde'yiz; duyurulur! 


20.01.2013 tarihli yürüyüşten, pankartımız, Tuna Arman fotoğraflamıştı. Dün gece sosyal medyada bir grupta tekrar paylaşıldığını görünce sevindim. Blogumun başı kel mi? Ben de burada paylaşırım:)

Sevgiler...

27 Şubat 2014 Perşembe

Öyle birşey işte...


Aslında hayat, maske takmadan gerçek kimliğinizle kaç hayata dokunduğunuzla ilgilidir. Siz varsınız diye kaç canlının mutlu olduğu ile, sizin yaptıklarınızla kaç canlının gurur duyduğu ile, siz olmayınca kaç canlının üzüleceği ile...


25 Şubat 2014 Salı

Hak verilmez; alınır.

Merhaba,
Bizler ne kadar uğraşsak da hasta ruhlu insanlar yine iş başında ne yazık ki. Dün Osmaniye'de bulunan ve ön patileri, söylemeye bile dilim varmıyor, vahşice kesilerek yol kenarına terk edilen kedinin haberini görünce mideme ağrılar girdi. O sapkın insanı, insan bile dememek lazım da neyse, elime geçirseydim parça pinçik edebilirdim. Şimdi geçirsem etmez miyim? Hmm... Ederim. 


19 Şubat'ta Ankara'da yapılan toplantı siyasilerin samimiyetsizliğini ve kapalı kapılar ardında dönen dümenleri ortaya çıkarmıştır. Çünkü toplantıdan dört gün önce sokak hayvanları üzerinde deney yapılmasını mümkün kılan yönetmelik yürürlüğe girmiş ve  bu konudan toplantıda hiç bahsedilmemiş, katılımcılara bilgi verilmemiştir. 


Uzun lafın kısası 2 Mart Pazar günü Kadıköy İskele Meydanı' ndayız. Anlayamayanlar anlayana kadar da alanlarda olmaya devam edeceğiz. 
Bu arada dün gece ortaya çıkan TAPEler de tadından yenmez hani:) 

Bu karmaşa içerisinde biraz nefes alalım, son yaptıklarımı paylaşayım.


Tarçın kabuğu kullanılmış bir duvar süsü görmüştüm ve sarı kavanozlara uyarlayıverdim. Boyutları biraz büyük geldi galiba, daha kısasını arayacağım.






Bir de kek standım vardı, hazır başlamışken onu da aradan çıkarttım. 2014 ün rengi orkide moru seçilmiş. Ben küçüklüğümden beri mor renk hastasıyımdır. Hatta küçük bir anımı anlatayım; henüz okula gitmediğim dönemler...Bir tatil dönüşü otogarda kalkış saatini beklerken oyuncakçıda mor bir ayıcık gördüm. Öyle albenisi olan çok güzel bişi değil ama MOR:) Tutturdum alalım diye; baktım beni takan yok biraz ağlama biraz zırlama... Ve sonuç; dönüş yolunda kucağımda mor bir ayım vardı. Adını da hemen koymuştum "Morbik". Hala saklıyorum o ayıyı. Tutku işte:)



Sevgiyle kalın...

24 Şubat 2014 Pazartesi

Oley!!! Yağmur yağıyor..

Merhabalar...
Yağmur yağdığına bu kadar sevineceğim aklımın ucundan geçmezdi. Çünkü ben yağmurda yürümekten ya da yağmuru izlemekten hoşlananlar kulübünden değilim:) Güneşli ve parlak havaların insanıyım, ancak.. Yağışlı geçmesi gereken ayların bir damlasız geçmesi yaz mevsimi için tehlike sinyallerini çoktan çalmıştı. Malum birileri ormanlarımıza da göz dikmişken, sonucunu ölçüp biçmeden, fütursuzca ve arsızca ormanlarımızı yağmalarken, başımıza bunun gelmesi çok da garip değil aslında. İstanbul için can damarı Kuzey Ormanları acımasızca, aşama aşama yok edilmektedir. 



Bugüne kadar Kuzey Ormanları'nada kesilen yaklaşık 1,5 milyon ağacın türleri ve yaşları göz önüne alınarak yapıla değerlendirmeye göre, kesilen ağaçlarla birlikte yıllık 51 bin ton karbondioksit yutak kapasitesi yok edilmiştir. Bu yutakların kaybedilmesi, iklim değişikliğine yol açan CO2 miktarının artması anlamına gelmektedir. İklim değişikliklerinin, tanık olduğumuz sonuçlarından biri olan kuraklığa davetiye çıkaran Kuzey Ormanları' ndaki ağaç kıyımı, aynı zamanda İstanbul'un ciğerlerinin kesilmesi anlamına geliyor, su varlıklarını tehdit ediyor, binlerce yaban hayvanının barınma ve beslenme hakkını elinden alıyor.



Kuzey Ormanları' nda planlanan mega(!) projelerin yol açtığı ormansızlaşma yüzünden İstanbul 51 bin tonluk karbon yutağını kaybederken, 3. havaalanı için hazırlanan ÇED raporunda söz konusu ormansızlaşmanın yanı sıra inşaatın ve eklenecek yeni uçuş rotalarının iklim değişikliğine etkisinden ve dünyamız için hayati önem taşıyan karbon yutaklarının yok edilmesinden hiç söz edilmemektedir.

Demek oluyor ki rantın olduğu yerde yaşam teferruattır. Gelinen nokta budur. Aklı başında mantığı yerinde olan birinin bu olan bitene kayıtsız kalması mümkün değildir. Bu sebeple herkesin elini taşın altına sokma vakti gelmiştir.


Kurtuluş yok, tek başına; ya hep beraber ya hiçbirimiz!

En acıklı olan ise bakan bile demeye dilimin varmadığı şahsın "Yağmur duasına çıkarız, daha maliyetsiz" demesidir. İnanıyorum ki, inanmak istiyorum ki aptal ve enayi yerine konulmaya çalışılan halkımız gerekli  ön cevabı 30 Mart'ta verecektir, vermelidir. Çünkü bu yolun başka dönüşü yok.